Her çiftin sorunu tektir, biriciktir, aynısı yoktur. Uygulanan terapi tekniklerine ve çiftlerin uygulama durumlarına bağlı olarak normal terapi süresi 2 saat ile 3 gün arasında değişiklik gösterebilir.
Gaziantep Panik Atak
Telefon: +90 (216) 550 94 95
Telefon: +90 (342) 231 93 73
E-Posta: info@gazianteppanikatak.com
Her çiftin sorunu tektir, biriciktir, aynısı yoktur. Uygulanan terapi tekniklerine ve çiftlerin uygulama durumlarına bağlı olarak normal terapi süresi 2 saat ile 3 gün arasında değişiklik gösterebilir.
Kekemelik en genel tanımıyla konuşmanın doğal akışının ya da ritminin bir biçimde kesintiye uğramasıdır. Konuşmanın akıcılığında bozukluk, ses, hece ya da sözcüklerin tekrarı, uzatılması, sözcüklerin parçalanması, konuşmada blok ya da ara verme, duraklamalar ve patlamalarla kendini gösterir. Ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla ortaya çıkan konuşmanın akıcılığının bozulduğu bu durum "kekemelik" olarak adlandırılır. Her kekemelik bir diğerinden farklıdır. Ancak genel özellikleri ile bir sıralama yapmak gerekirse aşağıdaki şekilde gruplamak mümkündür:
● Normal sayılamayacak şekilde seslerin, hecelerin, sözcüklerin ve cümlelerin tekrar edilmesi;
● Sözcükleri söylemeye başlarken aşırı derecede zorlanmaların görülmesi ya da sözcüğe başlanamaması.
● Düzensiz solunum ve kararsız konuşmaya bağlı olarak sözcüklerde alışılmadık vurgulamaların ortaya çıkması: Patlamalar gibi.
● Seslerin olağan dışı uzamaları.
● Konuşmada güçlük yaşandığı anda bazen fazladan sözcük ve sesler eklenmesi: Aman!, ya!, yani!, şey!, işte! gibi.
● Bazı ortamlarda sözcüklerin, konuşulan konuya uygun olmayacak şekilde farklı sözcükler seçilerek söylenmesi. (Kekemeliği olanlar hangi sözcük ve seslerin onlar için problem yaratacağını bilirler ve bu durumdan sözcük oyunlarıyla kaçmaya çalışırlar. Ya da sözel iletişime girmeyip sessiz kalmayı tercih ederler).
Günlük hayatta hissetmediğiniz gerginlik, kaygı, korku, stres gibi duyguları sınava girerken hissediyorsanız ve bu duygular sınavda kötü bir performans sergilemenize yol açıyorsa sınav kaygısı yaşıyorsunuz demektir.
Kekemelik oldukça önemli bir iletişim problemidir. Kekemelik ortaya çıktıktan sonra insanın duygu durumunu, özgüvenini, hayata bakışını, kendisine saygısını ve diğer insanlarla etkileşimini bozan bir probleme dönüşür. Birçok kekeme "heyecanlandığım zaman daha çok kekeliyorum" ifadesini kullanırlar, bu ifade aslında hatalı bir ifadedir, zira kekemelikle beraber gelişen takılmadan konuşabilecek miyim kaygısı zaman içinde giderek büyür ve her konuşma öncesinde kişiyi tedirgin eden bir hal alır. Bu kaygı durumu kişilerce heyecan olarak tariflenir. Kaygı arttıkça kekemelik artmaya, kekemelik arttıkça da kaygı artmaya başlar. Bu durum bir kısır döngü yaratarak iletişimi giderek bozmaya başlar. İşte bu nedenle kekemelikte tedaviye erken başlama, uygun yöntemlerin tercih edilmesi ve doğru uzmanlarla çalışma önem kazanmaktadır. Türkiye'de, kekeleyenler için çok sayıda kısa dönemli terapi veren ve "iyileşmeyi garanti eden" merkezler bulunmaktadır. Genel olarak dil ve konuşma terapistleri bu tarz iyileşme garantilerine şüpheyle yaklaşmaktadır. Bu nedenle kekemelik problemi yaşıyan kişiler, dil ve konuşma bozuklukları konusunda eğitim almış uzmanlar tarafından yapılan konuşma terapilerini tercih etmelidirler.
2-6 yaş arasında çocukların dil gelişiminde çok hızlı bir gelişme olmaktadır. Cümlelerin karmaşıklığı ve uzunluğu, iki sözcükten oluşan basit yapılardan yetişkin cümle yapısına doğru artış göstermekte ve çocuğun sözcük dağarcığı artmaktadır. Ancak, çocuğun dilbilgisel gelişimi ile üretim kapasitesi aynı değildir. Çocuk farklı yapıda pek çok cümleyi nasıl kurabileceğini “biliyor” olabilir ancak, bu bilgiyi kullanabilmesi farklı seviyelerde bir takım becerileri içermektedir. Bilgi ve beceri arasındaki bu ayrım, kekemelik için önemli bir durumdur. Çünkü ileri düzeydeki dilsel bilgi çocuğun motor becerilerini baskılayabilir. Dolayısıyla bu yaş grubundaki hemen bütün çocukların konuşmaları sırasında aynı sözcükleri ya da cümleleri art arda tekrarladıklarına, nefeslerini söylemek istedikleri cümlenin uzunluğuyla eşgüdümlü olarak kullanamadıklarına ve uygun olmayan yerlerde duraklamalar yaptıklarına tanık oluruz. Çoğu zaman bu konuşma biçimi “gelişimsel kekemelik” ya da “normal akıcısızlık” olarak adlandırılır. Dil ve konuşma gelişimi sırasında her 100 çocuktan 4 ünde erken dönem kekemelik belirtisi görülmektedir. Kekemeliğe gelişimsel bir sorun diyebiliriz, çünkü kekemelik belirtileri büyük oranda dil ve konuşma gelişiminin başladığı yıllarda görülür. Bu % 4’lük dilime giren çocukların %75’i yani 3’ü bu sorunu kendiliğinden aştığı görülür. Her 100 çocuktan 1’inde bu sorun kalıcı olur. Kekemelik çocukluk çağında görülen bir problem olmakla beraber nadiren ergenlik dönemi ve sonrasında da başlayabilmektedir. Çocukluk dönemi ya da sonrasında geçirilen ciddi bir beyin hasarı sonrasında da kekemelik başlayabilir. Bu durum “nörojenik kekemelik” olarak adlandırılmaktadır. Nörojenik kekemeliği olan bireylerde, beyin hasarı öncesinde bir kekeleme öyküsünün olmadığı belirtilmektedir
Kekemeliğin nedenlerine ilişkin birçok görüş bulunmaktadır. Ancak kekemeliğin nedenleri hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Bu konudaki değişik görüşlerinin her birinin doğruluk payı bulunsa da bu görüşler henüz tam bir uzlaşma yaratacak zemine oturmamıştır. Ancak, yaygın olarak kekemeliğin tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmadığı görüşü hâkimdir. Kimi uzmanlar, kekemeliği yapısal bir bozukluk olarak ele alırken, kimi öğrenilmiş bir davranış, bir direniş belirtisi olarak tanımlamakta, bir başkası çevresel nedenlerin kekemelikte önemli bir rol oynadığı görüşünü savunmaktadır. Kekemeliğin nedenlerine ilişkin bir diğer görüş kekemeliğin psikolojik bir sorun olduğudur. Kekemeliğin çıkışı psikolojik değildir ama kekemelik ortaya çıktıktan sonra psikolojik faktörler etkili olmaktadır. Aileler çoğunlukla kekemeliğin bir korkuya, yaşanan bir kazaya v.b bağlı geliştiğini düşünürler. Ancak yapılan araştırmalar kekemeliğin özellikle korku gibi psikolojik kaynaklı nedenlere bağlı olmadığını, kekemeliğin daha çok nörolojik nedenlere bağlı olduğunu ortaya koymuştur. Her ne kadar kekemeliğin başlaması psikolojik nedenlerle oluşmasa da kekemelik ortaya çıktıktan sonra bireyin ruhsal dünyası üzerinde birçok olumsuz etki yapmaktadır. Bu nedenle kekeme bireyin tedavisi sırasında psikoterapiden de faydalanılabilir. Bugüne kadar yapılmış olan çalışmalarda kekemeliğin nedenlerine ilişkin olarak kesin bir sonuç elde edilememiştir. Son dönemlerde yapılan araştırmalarda ise, kekemeliğin nörofizyolojik bir sorun olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır. Kekemeliğin nedenlerine ilişkin son zamanlarda yapılan araştırmalar sorunun nöro-fizyolojik boyutlarını açıkça ortaya koymaktadır. Kekeme olanlarla kekeme olmayanların ya da kekemelerin kekelemedikleri zaman ki beyin faaliyetleri incelendiğinde, akıcı konuşma ve kekeleme arasındaki aktivitelerinin belirgin bir biçimde farklı olduğu gözlenmiştir.